Asgari ücret, yoksulluk ve açlık sınırının ülke ekonomisine etkileri!

Abone Ol

Girizgâh: Ülkemizde 8 yıldır sürmekte olan ekonomik sorunlar en çok sabit gelirlileri etkiliyor. Halkın alım gücünün azalması ticareti de olumsuz yönde etkilemesi normal bir sonuç. Açlık sınırında olanların en büyük sorunu karın doyurma da bile zorlanmaları, beslenme artık lüks oldu.

Evet zorunlu gıdaya ulaşmakta bile zorlanan vatandaşlar nasıl beslensinler. Yeterli gıda alamayan çocuklarda gelişme sorunu da yaşanması doğal bir süreç. En az gıda sorunu kadar büyük olan barınma sorunu, ülke tarihinde hiç olmayan ekonomi göstergeleri ve zorluklar yaşanıyor, asgari ücretin kiralardan az olduğu veya kiraya yakın olduğu ülke tarihinde hiç yaşanmamıştı.

Tuhaf olanda yoksulluğunun farkında olmayan insanlar, en kötüsü de yoksulluğun artarak devam etmesi, ister kabul etsinler isterse etmesinler ülkede ağır bir kriz var, krizin finansmanı da yoksul halkın sırtına yüklenmesi başka bir çelişki, toplumun bir kısmı ekonomik olarak en güzel günlerini yaşıyorlar.

Ülkeyi yönetenler kabul etmeseler de uygulanan program İMF programıdır, talebi baskılamak, ücretleri sınırlamak. Vergide adalet olması gerekirken vergide eşitlik var, aslında en büyük haksızlık da burada, varlıklı olanlarla veya çok kazananla yoksul ve az kazananlar aynı oranda vergi ödüyorlar, dolaylı vergilerin yüksek olması haksızlıkların en büyük sebeplerinden birisidir. Ülkenin en zenginleri veya holdinglerin bazıları hiç vergi vermediği gibi bazıları vergi iadesi bile alıyorlar.

Düşünülmesi gereken ülke ekonomisi neden enflasyon sarmalına girdiği, ülkeyi yönetenlerin her ne kadar dış etkeneler dese de ülkede ki sorunların ana kaynağı yönetimseldir. Kuvvetler ayrılığının ortadan kaldırılması, bütün yetkilerin tek bir kişide toplanması, hukuk sisteminin de sağlıklı işlememesi sorunların artmasına sebep olması kaçınılmaz sorundur. Herhangi bir karar alınırken uzun vadede gelir gider hesabı yapılmıyor günü kurtaran siyasi politikalar.

Liyakatsiz yöneticilerin aldığı ve iktisat dışı uygulamaların kaçınılmaz sonuçlarını yaşıyoruz. Geçmişteki ekonomi bakanı ile (altı ay uyanıp kalkınca ülke ekonomisinin düzeleceği veya gözleri parlayan) zamanın merkez bankası başkanının, bakanlığın ve bankanın kenarından bile geçmemesi gereken liyakatsiz kişilerdi.

Kur korumalı mevduat ve Nas politikaları zaten bilim dışıydı ama en ağır olanı da yoksullaştırılmış bireylerden zenginlere kaynak aktarmaktı, burada sadece iktidar değil muhalefetinde sorumluluğu var gerekli uyarıları halka zamanında anlatamadılar.

Asgari ücretin işçiye düşen kısmı bürütü 26.005,50 ₺ çalışanın eline net 22.104,67 ₺ geçecek, bu ücrette işçi 3.640,77 ₺ sigorta pirimi ve 260,06 ₺ de işsizlik pirimi ödeyecek.

İşveren bir işçi için 4.095,87 ₺ (işverenin ödeyeceği primden teşvik olarak bin liralık indirimi de dikkate almak gerekiyor) sigorta pirimi 520,11 ₺ işsizlik pirimi ödüyor. Bir sigortalının işverene maliyeti 30.621,48 ₺ tabi pirim ve maaş toplamı.

Birçok kişinin atladığı bir kavram var işveren yüklendiği 30.621, 48 ₺ nın toplamını gider yazıyor yani ödeyeceği vergisinden düşüyor ona rağmen sorunlar devam ediyor. Bunun birden çok sebebi var emek yoğun işletmeler ve küçük esnaf hariç işverenin işçi çalıştırmaktan dolayı zorlanması tamamen başka sebeplerden kaynaklandığı aşikardır.

Ya teknolojiyi geliştirememiştir ya da diğer girdilerin yüksek fiyatı dolayısıyla fazla kazanmak için emeğin hakkını gasp etme isteğidir.. Verimliliğin ön planda olmadığı işletmelerin rekabet şansı düşük olur.

Yukarıda görüldüğü gibi işçinin maliyeti işverenin ödeyeceği vergiden düşüyor, ona rağmen işverenler asgari ücretin fazla artmaması gerektiği aksi taktirde işsizliğin artacağını öne sürerek baskı oluşturdular. Nitekim işverenlerin bir heyet halinde Cumhurbaşkanını ziyaret ettikleri basında çıkmıştı.

Asgari ücretin ülkemizde sorun olmasının en büyük sebeplerinden birisi asgari ücret artık nihai ücret olmasından kaynaklanıyor. Ülkemizde çalışan nüfusun büyük bir kısmı asgari ücret alıyor bu oran çalışan nüfusta yüzde 60 larda oysa gelişmiş ülkelerde oran yüzde 4 – 6 oranında, çalışanların büyük bir çoğunluğu asgari ücretle çalışması vergi kayıplarına da sebep oluyor. Asgari ücret işe başlama alışma ve kısa süreliğine olmalı.

Açlık sınırının 23 bin 256, yoksulluk sınırı da 71 bin 48 liraya yükseldiği bir zaman diliminde ocak sonunda ödenmeye başlanacak olan 22 bin 104 liralık yeni asgari ücret daha uygulanmadan açlık sınırının bin 152 lira altında kalması düşünülmesi gereken en önemli kıstas. Ülkeyi yönetenlerin bütün bunlardan haberi yokmuş gibi davranıp asgari ücretlileri enflasyona ezdirmedik demeleri gerçeklerden çok uzak bir söylem.

Asgari ücret beklentilerin çok altında kaldı ama birkaç gün içinde açıklanacak emekli maaşı alanların durumu daha da zor. Açlık sınırının ne olduğu iyi anlatılmalı, yine ülkeyi yönetenlerin artan milli gelirden kişi başı düşen gelirden bahsetmeleri çelişki, o kadar iyi durumdayız da bu ücretler neden böyle ayarlanıyor?

Günün sözü: Ne güzel gülüyorsun. Çok gülenlerin yüreğinde keskin bir acı saklıdır… Maksim Gorki