Memur-Sen Genel Başkanı Yalçın, "1 Mayıs'ı bir kurultay kabul ederek şiddetin, kanın, çatışmanın değil, emeğin, emekçinin konuşulduğu bir güne dönüştürdük” dedi.
Memur-Sen, 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü'nü Samsun'da düzenlediği mitingle kutladı.
Türkiye'nin dört bir yanından gelen Memur-Sen üyeleri, Samsun Tütün İskelesi'nde buluştu.
Miting, Kur'an-ı Kerim okunmasıyla başladı.
Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, burada yaptığı konuşmada, İstanbul'daki 1 Mayıs kutlamalarında polise yapılan saldırıyı kınadı.
1 Mayıs'ın çalışanların büyük kurultayı olduğuna işaret eden Yalçın, "Bugün emeğin, emekçinin sesinin en gür çıktığı gündür. Emeğin, emekçinin ideolojik çatışma aparatına dönüştürüldüğü, emek gündeminin değil, şiddetin konuşulduğu 1 Mayıslar, Memur-Sen ile geride kaldı. 11 hizmet kolumuzla, hizmeti merkeze alan sendikal anlayışımızla yeni bir yol açtık. 1 Mayıs'ı bir kurultay kabul ederek şiddetin, kanın, çatışmanın değil, emeğin, emekçinin konuşulduğu bir güne dönüştürdük. Biz diyoruz ki 1 Mayıslar emeğin güç birliği yaptığı, küresel sömürü düzenine karşı sözün yükseldiği dayanışma zeminleri olmalı" dedi.
Yalçın, dünyada adaletsizliğin zirve yaptığını, emeğin ve alın terinin horlandığını, ekonomik istikrarsızlığın her geçen gün derinleştiğini ve zor zamanlardan geçildiğini vurgulayarak, şöyle devam etti:
“Dünya bir yangın yerine dönüştü. İnsanlığın vicdanı korkunç yaralarla kavruluyor. Savaşlar, çatışmalar bütün dünyayı sarıyor. Geçen yüzyılda zaten adaletsizlik üzerine şekillenen kurumlar, sorunları kangrene dönüştürdü. Emperyalistler, küresel kaos stratejisini derinleştiriyor. Açık söylüyorum, bu gidiş, gidiş değil. Cennet vaadiyle kurdukları cinnet düzeni insanlığı yok ediyor.
Kirli stratejileri insanlığa kan ve acı veriyor. Çıkardıkları krizleri aşmak için insanlığı ateşe atmaktan çekinmiyorlar. Biz onun için direneceğiz ve insanlığın umudunu artıracağız. Bugün siyonist işgali altındaki Filistin devletinin topraklarında korkunç bir soykırım yaşanıyor. Gazze kan gölünde boğuluyor. Siyonist İsrail, Gazze'de 35 bin masum kardeşimizi şehit etti. Bunların 24 bininden fazlası kadın ve çocuk. Kundaktaki bebekleri, yürümekten aciz yaşlıları, hastanede yatan hastaları, sokakta oynayan çocukları, yardım kuyruğunda bir avuç un için bekleyen aç insanları katletti. İsrail bir terör ve şiddet örgütüdür. Gazze, tarihin en vahşi soykırımını yaşıyor. Sözde hukuktan, medeniyetten bahseden Batılı emperyalistler soykırıma silah yetiştirme derdinde.”
"Gelirde adalet sağlansın istiyoruz"
Enflasyonun alım gücünü düşürdüğüne dikkati çeken Yalçın, "Milli gelirden aldığımız pay azalıyor. Vergi yükümüz artıyor. TÜİK verilerine göre ücretliler 2015'te milli gelirden yüzde 43 pay alırken, bugün yüzde 30'lar seviyesinde. O yüzden biz, mevcut ekonomik koşullara dönük ek tedbirler alınsın, dolaylı vergiler azaltılsın, matrahlar artırılsın, gelir vergisi ücretlilerde yüzde 15'e sabitlensin, vergi yükü sabit gelirlinin sırtından alınsın istiyoruz.
Onun için enflasyon farkı için eşelmobil diyoruz, kira yardımı diyoruz, bayram ikramiyesi diyoruz. Biz, fiyat spekülasyonu yaparak haksız kazanç elde edenleri iyi biliyoruz. Ekonomik istikrarsızlıktan faydalanarak kazanç elde edenleri de biliyoruz. Soruyorum buradan, enflasyon artışından sermayesinin hiç sorumluluğu yok mu? Şirket enflasyonu konusu neden gündeme taşınmıyor? Biz sabit gelirliler, kamu görevlileri olarak vergide adalet istiyoruz. Dolaylı vergiler düşürülsün, gelirde adalet sağlansın istiyoruz. Ücret skalasındaki çarpıklık giderilsin, memurun alım gücü yükseltilsin istiyoruz" ifadelerini kullandı.
Yalçın şöyle devam etti:
“Enflasyon Belimizi Kırdı”
“Buradan bütün emekçi kardeşlerimize sesleniyorum: Gelin emeğin, emekçinin değerini yükseltmek için bize omuz verin. Gelin adil bir dünyayı birlikte kuralım. Alın terinin hakkını almak için birlikte mücadele edelim. Kazanımları artıralım, eksikleri tamamlayalım, emeği maliyet unsuru olarak görenlere inat gelir dağılımında adaleti birlikte sağlayalım. Refahtan payımızı, büyümeden hakkımızı el birliği ile alalım.
Biz inanıyoruz ki; Güç birliğiyle, örgütlü gücümüzle bunları başaracağız. Bölgemizde ve dünyada oluşan bu yangın denizinde Türkiye’miz yol almaya çalışıyor. Fakat yüksek enflasyon ve fiyat istikrarsızlığı belimizi bükerken, krizin sosyal maliyeti her geçen gün daha da derinleşiyor; Emekliler, ay sonunu getiremiyor. Genç işsizlik rakamları ortada… Alım gücü hızla düşüyor. Biz, her fırsatta ücret ve vergi politikasına, servet transferine sebep olan neoliberal politikalara ilişkin uyarılarda bulunduk, sosyal maliyete dikkat çektik. Ve dedik ki emekçiye vereceğiniz para ülke ekonomisinde kalır. Ama her krizde fatura emekçilere, sabit gelirlilere çıkarılıyor, vergilerle yük sabit gelirlilere yükleniyor, enflasyonun nedeni ücretlilermiş gibi gösterilmek isteniyor. Oysa üretimin öznesi emektir ilkesi unutuluyor; Kalkınmanın, büyümenin, refahın öznesi öncelikle emektir, emekçidir.”
Yalçın, kamu görevlileri sendikacılığının anayasası niteliğindeki 4688 sayılı Kanun'da köklü değişiklik yapılmasını istediklerini anlatarak, şunları kaydetti:
“Dayanışma aidatı gelsin, emeğin hakkı verilsin, toplu sözleşme sisteminin süresi artırılsın, tutanak sistemine geçilsin, grev hakkı verilsin, adil bir hakem kurulu tesis edilsin, örgütlenme özgürlüğü önündeki yasaklar kaldırılsın, sosyal diyalog mekanizmalarının etkisi ve yetkisi artırılsın, yasa sorunlardan, masa sorunlulardan arındırılsın, birinci dereceye 3600 verilsin, ayrım sona ersin.
Toplu sözleşme ikramiyesi geri gelsin, düzenleme gecikmesin, emekli aylığı ve görev aylığı arasındaki uçurum kapatılsın, emekliler nefes alsın, özgürlüklerin önündeki engeller kaldırılsın, sendikal örgütlenmede yasaklar son bulsun, hakem kurulu eşit olsun, kararları adil olsun, personel sisteminde eksiklikler bitirilsin, mülakat kaldırılsın, kariyer-liyakat öncelensin, görevde yükselme ve ünvan değişikliği sınavları yapılsın, emekler boşa harcanmasın.
Bayram ikramiyesi gelsin, memur bayram etsin, afet bölgesindeki memurlar unutulmasın, emekler karşılıksız kalmasın, kira yardımı verilsin, geçim derdi bitirilsin, üniversite personelinin tayin hakkı olsun, sorunlar tarih olsun, disiplin affı gelsin, mağduriyetler sona ersin. En önemlisi toplu sözleşmenin özerkliğine, masanın iradesine halel getiren uygulamalardan kaçınılsın, toplu sözleşme masasında kazanılanlar kurumlarca engellenmesin. Anayasa'ya, uluslararası sözleşmelere, kanuna aykırı hareket edilmesin, toplu sözleşme masası tek çözüm mercisi olsun istiyoruz.”
"Filistin halkımızın çektiği acıları aktarmak için buradayım"
Filistin İşçi Sendikaları Konfederasyonu Yönetim Kurulu Üyesi ve Filistin İşçi Sendikaları Konfederasyonu Kudüs Şubesi Başkanı Ahmad Shaban Fawzi de bugünün emekçinin bayramı olduğunu belirterek, "Fakat biz soykırıma maruz kalan bir halkız. Dolayısıyla 1 Mayıslar bizim için direndiğimiz günlerden bir gün sadece" diye konuştu.
Uluslararası Emek ve Dayanışma Günü'nde kutlama yapmalarının uygun olmadığını ama Türkiye'den Filistin halkına desteği görmenin halklarını ne kadar güçlü tutuğunu söylemek istediğini dile getiren Fawzi, "Onun için yiğit işçilerimizin, sendika kadrolarımız da dahil olmak üzere Filistin halkımızın çektiği acıları aktarmak için buradayım. İşçilerimiz, işgal altında insana yakışır işin temellerinden yoksunlar. Kendileri, aileleri ve çocukları için saygılı bir yaşam kurma şanları ve imkanları yok. Tüm bunların başlıca nedeni İsrail işgalidir, İsrail'in ürettiği korkunç katliam stratejisidir" dedi.
Fawzi, Filistin'in kan ağladığını, Gazze'nin vahşice yok edildiğini vurgulayarak, "Bildiğiniz üzere yıllardan bu yana tedrici bir işgal var Filistin'de. 'Hayatımızın, işimizin ve ekonomimizin alanlarına hükmetme' diyor. Medyadan da görebileceğiniz gibi Batı Şeria ve Gazze'de 800 bin işçi işini, gelirini kaybetti. Yoksulluk ve sefillikten muzdarip hale geldi. Katil İsrail emekçileri de şehit ediyor" diye konuştu.
Konuşmanın ardından 1 Mayıs bildirisi okundu.