Soykan yaptığı haberde Hatay Adliyesi’nde duruşma savcının dava dosyalarını bazen UYAP’tan bazen de duruşma esnasında kürsüde incelediğini belirtmesi adeta kralın çıplak olduğunun ilanı idi.

Merak edip herhangi bir dava duruşmasına katılın ve durumu sizde gözlerinizle görün. Olay büyük oranda tam da bu şekilde. Birçok duruşma savcısı dava dosyasını tam incelemez ve genellikle iddianamedeki ifadeleri tekrarlar. Şayet dava basına yansımışsa işler değişir. Yani hem savcı hem de hakim dosyayı en ince ayrıntısına kadar inceler. Burada duruşma hakimlerini ayrı tutmak gerekiyor. Çünkü davanın hakimleri ister istemez dosyaya vakıf oluyorlar. Bakanlığın bu durumu bilmemesi mümkün değildir.

Savcıların iş yükü çok fazla olduğu için zaman ayıramıyorlar diye düşünebilirsiniz. Ancak böyle bir bahane yargı sisteminin döküldüğünün ilanı olacaktır.

Soykanın haberinde belirttiği gibi şayet hakimler veya avukatlar özel ricada bulunmuşsa dosyaya duruşma savcılarınca zaman ayrılara inceleniyor yoksa iddianamedeki ifadeler tekrar ediliyor. Bu yaklaşımın ahlaki ve insani olmadığını belirtmemiz gerekiyor. Ancak durum tam da bu şekilde cereyan etmektedir.

Bakan Şimşek’ten yazılı soru önergesine ilginç cevap Bakan Şimşek’ten yazılı soru önergesine ilginç cevap

Avukatlıkta yapan Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un bu durumu bilmemesi mümkün değildir. Çünkü her avukat bu tür olaylarla sıklıkla karşılaşır. Kimse de savcıya kardeşim dosyayı okumadan nasıl olurda mütalaa verirsin diyemez. Sebebi gayet basit olup, yargı bağımsızdır ve verilen kararlardan ve mütalaadan kimse sorumlu değildir.

Bir kadın savcının eski bakan ile ilişkisi varmış!

Soykan’ın haberinden ilginç bir detayı daha öğreniyoruz. Açığa alınan hakimin duruşmada sarfettiği ifadeler yargının içindeki çürük elmaların olduğunu ortaya çıkarıyordu.

Açığa alınan hakim duruşmada birlikte çalıştığı savcının sürekli dedikodu yaptığını belirterek şu ifadeleri kullanıyordu:

“Tarsus Adliyesi’nde 30 tane hâkim ve savcıyı şikâyet ettiğini söyledi. Bir kadın savcının eski bakan ile ilişkisi olduğunu, bu nedenle ihraç edilmediğini anlatıyordu. Savcı ve hakimlerin özel hayatlarıyla ilgili çok vahim iddialarda bulunuyordu. Ben de sürekli işine bakmasını söyledim. Bu nedenle aramızda husumet oluştu. Bence sanığın suçu işlemediği sabitti, beraat kararı verdim.”