Burada kastettiğimiz Türk Ceza Kanunu’nun 252. maddesinde düzenlenen rüşvet suçu değil. Açıklayınca bu tabirle ne demek istediğimiz daha iyi anlaşılacaktır.

Emekli bir genel müdür anlatıyor. İsterseniz önce onu dinleyelim.

Önemli bir kurumda genel müdür olarak görev yaptım ve kendi isteğimle de memuriyetten emekliliğimi isteyerek ayrıldım.

Genel müdürlük yaptığım dönemde bilerek ve isteyerek evime haram lokma sokmamaya dikkat ettim. Doğrusunu söylemek gerekirse çevremde aşırı titiz olduğum da söylenirdi.

Emekli olunca ne kadar çok rüşvet aldığımın farkına vardım. Nasıl olduğunu anlatayım.

Çiftçi kuruluşu genel müdürünün maaşı bakan maaşının üç katını geçti Çiftçi kuruluşu genel müdürünün maaşı bakan maaşının üç katını geçti

Genel müdür olarak görev yaptığım dönemde evimin alış verişini kendim yapardım. Manava gider ihtiyaç olan meyveleri alırdım. Manav en iyi meyveleri seçer bana verirdi. Hatta fiyatta da sen daimi müşterimizsin diye oldukça indirim yapardı. Ne kadar dürüst insanlar meyvenin çürüklerini hiç vermiyorlar diye sevinirdim. Meğer ne kadar da yanılmışım. Genel müdürlüğün hatırı olacağını hiç düşünmemiştim.

Emekli olunca manavın tavrı değişti. O eski izzet ikram bitti. Dikkatli olmazsam sağlam meyve yanlışlıkla konur hale geldi. Meğer bana verilenler genel müdürlüğün rüşvetiymiş. Aynı şeyler kasapta da başıma geldi. Demek ki istemeden ne kadar rüşvet almışımda haberim bile olmamış. Şimdi genç yöneticilere diyorum ki çok dikkatli olun. Bilmeden sizin de aynı şeyler başınıza gelebilir.

Şimdi duyar gibi oluyorum. Bu beybaba ne diyor? Adamlar öyle küçük şeylere tenezzül etmiyorlar. İhale verdikleri müteahhitlere evlerinin baştan sona tamirat ve tadilatlarını yaptırıyorlar. Hatta maliyetini bile vermiyorlar. Zaten müteahhitler abi itin olur senden de para alacaksak biz öldük diyorlarmış. İşte dostluk böyle bir şey.