2024 yılının çalışma hayatı ve işçiler için zorlu geçen bir yıl olduğunu kaydeden Sert, “Enflasyondaki yüksek artış, satın alma gücünde yaşanan sürekli erozyon, özellikle temel ihtiyaçlarla ilgili dizginlenemeyen fahiş fiyat artışları, aldığımız zamların, yaptığımız sözleşmelerin ömrünü kısalttı. Her seferinde yeniden yeniden mücadelesini verdiğimiz Ek Protokoller ile kamuda çalışan işçilerin biraz nefes almasını sağlamakla geçen bir yıla veda ettik” dedi.
Ev kiralarının 15-20 bin lira olduğu bir ortamda yeni asgari ücretin 22 bin 104 lira olarak belirlenmesine tepki gösteren Sert, açıklanan asgari ücretin sadece işvereni memnun ettiğinin altını çizdi.
Sert, “Belirlenen asgari ücret geçim ücreti olarak bu enflasyonist ortamda, ne yazık ki dizginlenemeyen fahiş fiyatlar karşısında, bu kadar yüksek ev kiraları, gıda fiyatları karşısında, emeğin hakkını koruyabilecek, refah sağlayabilecek bir artış olmadı. Hiç beklemediğimiz ve emek dünyasını gerçekten üzen bir artışa, son toplantıda bulunan taraflar evet dedi. İşçi kesiminin temsilcilerinin teklifi masada görüşülmedi dahi” dedi.
İşçinin bu ücreti hak etmediğini vurgulayan Sert, “Önceden insan onuruna yaraşır bir asgari ücret derdik. Artık tanımımız da değişti, hiç değilse kişinin ailesi ile en temel ihtiyaçlarını karşılayabilecek bir asgari ücret diyoruz. Sendika olarak talebimiz; asgari ücretin ara zamla yeniden düzenlenmesidir” talebinde bulundu.
Kamuda çalışan işçileri yakından ilgilendiren Kamu Çerçeve Protokolüne yönelik endişelerini dile getiren Sert, Anayasa Mahkemesinin kararının ardından bazı kurumlarda daha alt seviyede toplu sözleşme masalarının kurulabileceği kaygısı taşıdıklarını söyledi.
Sert’in gündemdeki konularla ilgili dikkat çeken satırbaşları şöyle…
-Yetili sendikalar ve konfederasyonumuz Hak-İş olarak böyle bir duruma asla izin veremeyiz. Dahası yıllardan beri çözümlenemeyen ve kanuni düzenleme gerektiren bazı konularda KÇP masasında çok büyük, çok ısrarlı bir mücadele vereceğiz.
Bizim taleplerimizin, moral motivasyonumuzun, geçim şartlarımızın, derdimizin sıkıntımızın ötelenmesi, çözümsüz bırakılması düşünülebilir mi?
Üstelik sağlık gibi, sosyal hizmet gibi büyük fedakarlıklarla çalışılan bir işkolundayız. Sağlık ve sosyal hizmetler işkolunda çok büyük 2 toplu sözleşme masasının tarafıyız. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nda 23 bin işçi adına bu masa kuruldu, ilk görüşmeler tamamlandı Sağlık Bakanlığı’nda ha keza 211 bin işçi adına toplu sözleşme süreci başlamak üzere.
Türkiye’nin en büyük üniversitelerinde toplu sözleşme müzakere süreçlerimiz de yine aynı şekilde başlamak üzere. Öz Sağlık-İş Sendikası olarak da 225 bin sağlık ve sosyal hizmet işçisi üyemiz adına bu masalara oturuyoruz. Tabi ki taleplerimiz olacak. Tabi ki kazanılmış haklarımızı daha da iyileştireceğiz. Tabi ki yeni kazanımlar elde etmek için o masalarda fırtına gibi eseceğiz. Biz emekçiyiz, hizmet ediyoruz.
Kamu Çerçeve Protokolü’nün emek hareketini rahatlatacak düzenlemelerle 1 Mayıs’tan önce imzalanmasını bekliyoruz.
Yeni KÇP, “696 Sayılı KHK’lı” ibaresinin oluşturduğu tüm ötekileştirmelerin, ayrımcılığın son bulduğu, sorunların çözümlendiği bir Protokol olmalıdır.
2023 yılında imza altına alınan ve 700 bin kamu işçisini ilgilendiren Kamu Çerçeve Protokolüne uyumlu olmayan bazı toplu iş sözleşmeleri var ve bu sözleşmelerden yararlanan 100 bin kamu işçisi bulunuyor.
Yani 100 bine yakın işçi yürürlük sürelerinden kaynaklı olarak taban ücretin de altında kaldı. Şimdi yeni KÇP bizim için yeni bir fırsat. O 100 bin işçinin yürürlükten kaynaklı mağduriyetlerinin 1 Ocak 2025 itibariyle çözümlenerek eşitlemesi gerekiyor. Bu konuda da hem HAK-İŞ olarak hem Öz Sağlık İş olarak gerekli mücadeleyi vereceğiz.
Özellikle üniversite hastanelerinde çalışan sağlık işçilerinin ücretleri Döner Sermaye üzerinden veriliyor. Bu konu, sağlık çalışanları açısından iş barışını da baltalayan verimi, moral-motivasyonu düşüren bir uygulama. Bu işyerlerinde kamu işçilerinin ücretlerinin de döner sermayeden değil, genel bütçeden ödenmesini talep ediyoruz.
Özellikle Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı bünyesinde personel yetersizliği had safhada. 1 personel en az 5 kişinin yaptığı işi yapıyor. Yükü çok ağır. Personel açığının giderilmesi elzem. Ancak bu sağlanıncaya kadar yaptırılan fazla mesailerle ilgili “tasarruf tedbiri” sıkıntısı yaşanmaya başlandı. Emekten tasarruf olmaz. Fazla çalışmadan tasarruf olmaz. Zaten fedakârca gece gündüz çalışan bu personelin fazla mesai ücretlerinin tam ve zamanında verilmesi gerekiyor.
Her seferinde teşekkürü borç bildiğimiz taşerondan kadroya geçen işçilerle ilgili halen yaşanan sorunların bir an önce çözümlenmesini bekliyoruz. Biliyorsunuz kadro verilirken 100 bin işçi kapsam dışı bırakıldı. Hem de haksız yere. Onlar için de bir müjde bekliyoruz”