İş Kanunu’nun “Tanımlar” başlıklı madde 2/1 hükmünde yer alan işçi tanımına göre bir iş sözleşmesine dayanarak çalışan gerçek kişilere işçi denir.
İş sözleşmesi ile çalışmayanlar kişiler ise İş Kanunu’na göre işçi sayılmazlar. İşçi kavramı yalnızca bireysel iş hukukunu kapsamamakta, aynı zamanda toplu iş hukukunu da kapsamaktadır.
Aynı şekilde“sigortalı” da işçi kavramını esas almaktadır. Kanunların yürürlük amaçları göz önüne alındığında iş hukukunda olduğu gibi yalnızca bir iş sözleşmesi ile çalışan gerçek kişileri değil, aynı zamanda yayın, komisyon, eser, vekâlet ve adi şirket sözleşmeleri gibi sözleşmeleri de baz alıyor.
İş Kanunu hükümlerine göre bir kişinin işçi olarak kabul edilmesi için şu şartları taşıması gereklidir:
- İşçi ancak gerçek kişi olabilir.
- İşin görülmesi, kişi tarafından bizzat üstlenilmektedir. Dolayısıyla tüzel kişilerin işçi olarak kabul edilmesi mümkün değildir.
- İşçinin çalıştığı yerin İş Kanunu’a tabi olması gerekir. Bilinmelidir ki her işe ve iş ilişkisine İş Kanunu’nun uygulanması söz konusu değildir. Zira İş Kanunu madde 4’te işbu kanunun uygulanmayacağı işler ve iş ilişkileri açıkça belirtilmiştir. Bunlar;
- Deniz ve hava taşıma işleri,
- 50 ve daha az işçi çalıştırılan tarım ve orman işlerinin yapıldığı işyerleri veya işletmeler,
- Aile ekonomisi sınırları içinde kalan tarımla ilgili her çeşit yapı işleri,
- Bir ailenin üyeleri ve 3 üncü dereceye kadar (3 üncü derece dahil) hısımları arasında dışardan başka biri katılmayarak evlerde ve el sanatlarının yapıldığı işler,
- Ev hizmetleri,
- Çıraklar hakkında,
- Sporcular hakkında,
- Rehabilite edilenler hakkında,
- 507 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Kanununun 2’nci maddesinin tarifine uygun üç kişinin çalıştığı işyerleridir. İşbu maddede sayılan işler ve iş ilişkileri söz konusu olduğunda hangi kanunların uygulanacağı ise başka bir makalenin konusunu oluşturmaktadır.
- Yapılan iş karşılığında ücret alınması, yani işverenin gördürdüğü iş karşılığında işçiye para ödemesi gerekmektedir. Ücret, İş Kanunu madde 32’ de düzenlendiği üzere “para” ile ödenen tutardır.
- Taraflar arasında iş ilişkisinin varlığına ilişkin bir iş sözleşmesinin yapılmış olması gerekmektedir. Yani işveren ve çalışan arasında, iş ilişkisinin kurulduğu hususunda anlaşmaya varılmış olmalıdır.
- İşbu sözleşmesinin yazılı bir sözleşme olması (kanunda iş sözleşmesinin yazılı olması gerektiği düzenlenmemiş ise) aranmaz. İş sözleşmesinin sözlü olarak kurulması mümkün olduğu gibi, zımni olarak (taraflar arasında iş sözleşmesinin kurulduğuna dair oluşan kanaat) kurulması da mümkündür.
İşçiler İle Memurlar Arasındaki Fark Nedir?
Memurlar da tıpkı işçiler gibi bir yere bağımlı olup çalışmak durumunda olan ve bunun karşılığına ücret alan kişilerdir. Memurların hukuki durumları, İdare Hukuku kapsamında kalmakta olup memurlara uygulanacak hükümler Devlet Memurları Kanunu’dur. İş sözleşmesi, yalnızca özel sektörde bulunan işveren ile çalışan arasında gerçekleşmemekte, kamu kesiminde de işçiler çalıştırılmaktadır.
Memurların iş güvencesi daha fazla!
İşçiler 4857 sayılı İş Kanunu'na, memurlar ise 657 sayılı Kanun'a tabi olarak istihdam edilmektedir. Memurların iş güvencesi, işçilerinkinden farklıdır. İş akdi feshedilen bir işçi, mahkemece belirlenen tazminatları ödenmek kaydıyla göreve başlatılmayabilir ya da başka bir göreve başlatılabilir. Ancak memurların Yüksek Disiplin Kurulu Kararı olmadan memuriyeti sona erdirilemez. Bu nedenle memurların iş güvencesi daha fazladır.
Fazla çalışma ücretleri arasındaki fark
4857 sayılı İş Kanunu’nun 41, 42, 43 ve 44’üncü maddesinde işçilere yapılacak fazla çalışma ücretinin ve şartlarının detayları belirtilmiştir. Her bir saat fazla çalışma için verilecek ücret normal çalışma ücretinin saat başına düşen miktarının yüzde elli yükseltilmesi suretiyle ödenmekte ve yıllık fazla çalışmanın süresi 270 saatten fazla olamamaktadır.