Taşeronlaşma, bir işyerindeki işin bölünebildiği kadar bölünüp bölünen her birinin ayrı taşeronlara verilmesidir. İşin bölünerek farklı taşeron firmalara verilmesiyle çok düşük ücretlere işçi çalıştırıldığı gibi bu işçiler sendikasız, sigortasız çalıştırılmaktadır. İşçinin zor koşullar altında çalıştığı bu durum beraberinde sendikal örgütlenme ve toplu sözleşme düzeninin kurulabilmesini de adeta imkansız hale getirmektedir.

Taşeronlaşma kavramı ilk olarak 1980’li yılların başında yoğun olarak görülmüştür. İlk önce belediyelerin temizlik işlerini taşeron firmalara verilmesiyle başlayan bu süreç, tüm özel sektör işyerlerine yayılmıştır. Taşeronlaşma adeta, işçi haklarının yok sayılması için bir araç olarak kullanılmıştır.

ÖLÇÜSÜZ TAŞERONLAŞMAYA KARŞI ÖNLEMLER

1980’li yıllardan itibaren taşeronlaşmanın hız kazanmasıyla birlikte işçi hakları açısından kaygı verici bir süreç başlamıştır. Bu anlamda taşeronlaşmayı durdurmak için 4857 sayılı İş Kanunu ile bazı önlemler hayata geçirilmeye başlandı.

Ekonomi, AVM'lere olan ilgiye engel olamadı Ekonomi, AVM'lere olan ilgiye engel olamadı

İlk olarak, asıl iş-yardımcı iş ayırımı yapılmış, yardımcı işlerde alt işveren kullanımına sınır getirilmezken asıl işlerde alt işveren kullanımının sadece işletmenin ve işin gereği ile teknolojik uzmanlık gerektiren işlerde mümkün olduğu kabul edilmiştir. (ŞAKAR, Ölçüsüz Taşeronlaşmaya Karşı Önlemlerde Geri Adım)

İkinci olarak ise, asıl işverenin işçilerinin, alt işveren tarafından işe alınarak haklarının kısıtlanamayacağı öngörülmüştür. Üçüncü olarak, öncesinde o işyerinde çalışan kişi ile alt işveren ilişkisi kurulamayacağı, ilgili kanunda yer almıştır. 2003 yılında getirilen bu yasal önlemler hayata geçirildi fakat cezai yaptırım getirilmediği için etkisiz hale gelmiştir.

Uygulama esasları konusunda Alt İşverenlik Yönetmeliği çıkartılmıştır. Öte yandan, bildirimde bulunma yükümlülüğüne aykırı davranan işveren veya işveren vekillerine idari para cezası yükümlülükleri getirilmiştir. İşyerini muvazaalı olarak bildiren asıl işveren ve alt işveren ve vekillerine ayrı ayrı idari para cezası uygulanacaktır.

İş Kanunu 3. maddeye getirilen ek fıkrada, incelemenin “gerektiğinde” yapılmasından söz edildiğinden, uygulamada çoğu zaman bu denetleme yapılmamakta, ekonomik kriz ve işsizlik gerekçesiyle işverenlerin üzerine çok fazla gidilmemesi yolunda adeta bir talimat verildiği izlenimi doğmaktadır. Böyle olunca da taşeronlaşmaya karşı getirilen tedbirlerin bir anlamı kalmamaktadır.

2009 yılında Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK), Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) ile Türkiye Sanayici ve İş Adamları Derneği (TÜSİAD),  “TİSK, TOBB ve TÜSİAD’ın Esneklik Konusundaki Ortak Görüş ve Önerileri (Gözden Geçirilmiş Metin)” başlıklı bir metin yayınlayarak şu taleplerde bulundu: “Asıl-alt işveren ilişkisinde, neredeyse her durumda ilişkiyi muvazaalı hale getiren, normal bir ilişkinin kurulması için yedi farklı unsurun birarada gerçekleşmesi halinde (hepsinin birlikte aranması tartışmalı ise de, Yargıtay’ın da içinde olduğu bir grup bu görüşe ağırlık vermektedir) ilişkiye geçerlik tanıyan yasal düzenleme, uygulamada önemli sorunlara yol açmaktadır. Bu nedenle alt işveren ilişkisinin kurulmasında esneklik sağlayacak şekilde koşulların ayrı ayrı aranacağı bir düzenleme yapılmalıdır.

Kaynak: Müjdat ŞAKAR, ÖLÇÜSÜZ TAŞERONLAŞMAYA KARŞI ÖNLEMLERDE GERİ ADIM: İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun Tasarısı Taslağına Sıkıştırılan Değişikliğin Değerlendirilmesi