Evrensel'in haberine göre Türkiye'nin en büyük sanayi kuruluşları arasında yükselen Altınmarka Gıda'nın parlak tablosu, fabrikalarında çalışan işçilerin yaşadığı çelişkiyle gölgede kalıyor. Devletin kapılarını ardına kadar açtığı, vergi muafiyetleriyle desteklediği bu dev şirket, bir yandan ciro rekorları kırarken diğer yandan işçilerini açlık sınırında ücretlerle çalıştırıyor. Fabrika çalışanları, ürettikleri lezzetlerin tadına bile bakamadıklarını, ancak evde üçü bir arada içebilecek kadar kahve alabildiklerini söylüyor.

İşçilerin yaşadığı sorunlar sadece düşük ücretlerle sınırlı değil. Günde 12 saatlik çalışma süreleri, fazla mesai zorunluluğu ve sürekli artan vergi yükü de işçilerin hayatlarını zorlaştırıyor. Ocak ayında 25 bin 800 TL olan bir işçinin ücreti, haziran ayında vergi kesintileriyle birlikte 21 bin TL'ye düşmüş durumda. Bu durum, işçilerin alım gücünün hızla eridiğini gösteriyor.

Altınmarka Gıda, 2021 ve 2022 yıllarında vergi ödemezken, 2023'te ödediği vergi tutarı net satışlarının sadece yüzde 1,9'u kadar oldu. Bu durum, şirketin vergi avantajlarından sonuna kadar yararlandığını gösteriyor. Diğer yandan, Detay Gıda da benzer bir süreç içerisinde önemli ölçüde vergi avantajı elde etti. Şirketlerin bu denli düşük vergi ödemeleri, büyümelerinin önemli bir kısmının vergi teşvikleri ve muafiyetlerden kaynaklandığını düşündürüyor.

İŞÇİNİN PAYINA DÜŞEN AÇLIK VE VERGİ

Şirketlerin bu denli karlı olmasına rağmen, işçilerin durumu oldukça zayıf. Altınmarka Gıda'da çalışan bir işçinin bordrosu, bu durumun çarpıcı bir örneği. İşçinin brüt ücretiyle eline geçen net ücret arasındaki fark, sadece bir yıl içinde önemli ölçüde artmış. Vergi kesintileri ve diğer yasal kesintiler, işçinin alım gücünü ciddi şekilde düşürüyor. Bu durum, işçilerin temel ihtiyaçlarını karşılamada bile zorlandıklarını gösteriyor.

Türk-İş’in asgari ücret kararını imzalamayacağı kesinleşti Türk-İş’in asgari ücret kararını imzalamayacağı kesinleşti

SENDİKA DÜŞMANLIĞI VE İŞÇİ SÖMÜRÜSÜ VAR

Şirketlerin büyümesinde, sendika düşmanlığı ve işçi sömürüsünün de önemli bir rol oynadığı iddia ediliyor. İşçilerin haklarını savunabilecekleri bir ortamın olmaması, şirketlerin işçileri daha düşük ücretlerle çalıştırma ve çalışma koşullarını kötüleştirmelerine olanak tanıyor.

Altınmarka Grubu bünyesindeki fabrikalardan birinde çalışan işçi yaşadıklarını şöyle anlatıyor: “Depoda çalışan işçiler donuyor. Kıyafetler korumuyor. Üretimdeki kadın işçiler pazar dahil gece mesaisine kalıyor ve 12 saat çalışıyorlar. 12 saat çalışmanın üstüne bir de fazla mesailer çok zorlayıcı oluyor… İş yoğun, kazanın bitmesi lazım, makineyi durdurmadan elini kazana sokanlar oluyor ‘Hadi hadi baskısı’ karşısında. Bir arkadaşımızın eli yandı böyle. Ara zam döneminde memnuniyetsizlik çok arttı. Tepkinin önünü almak için yüzde 15 zam yaptılar ama neye yarar? Bu kadar kârın karşısında bizim aldığımız devede kulak. Aldığımızın çoğu kiraya gidiyor. Arabası varsa arabasını satanlar oldu ama artık satacak bir şeyimiz de kalmadı. Kasım ayında kiram artacak ama kiramı ödeyebilecek bir durumda olmayacağım. Bize ‘Bekleyin’ diyorlardı, yapa yapa yüzde 15 zam yaptılar. Bu hiçbir şey, 3 bin 500 lira falan ediyor. Neye merhem olacak? ‘Mağazalarımız artınca işçilerin sorunlarıyla ilgilenmeye yetişemiyoruz’ diyorlar bir de. Ben Kahve Dünyası’nda satılan çikolata, kurabiye gibi ürünleri üretiyorum ama bir tane çikolatalı kurabiye 110 lira, ben gidip oturup onu yiyecek durumda değilim. Kahve içeceksek evde üçü bir arada içiyoruz anca. Gidip bir kere Kahve Dünyası’nda oturup şöyle arkamı yaslayıp kahvemi yudumlamadım. Kendi emeğimize, ürettiğimize yabancıyız. İşçilerin çoğunluğu, eşiyle çocuğuyla Kahve Dünyası’nın mağazasına gidemez. Biz sadaka değil emeğimizin karşılığını istiyoruz. Ürettiğimiz değerin, harcadığımız emeğin karşılığını istiyoruz.”