İstanbul Kartal Meydanı’nda İşçi Emekçi Birliği miting düzenledi. “Düşük ücretlere, hayat pahalılığına, vergi soygununa, savaş politikalarına karşı topyekûn direniş” sloganıyla yapılan mitingde, “Kahrolsun emperyalizm, siyonizm, gericilik", "Direnen Filistin kazanacak", "Yaşasın halkların kardeşliği”, “İşçi ve emekçilerin sorunlarını işçi sınıfı iktidarı çözer” ve “Yoksulluğa, işsizliğe, faşizme karşı genel grev, genel direniş” yazılı pankartlar taşındı.

Arslan: tartışılması gereken asgari ücretin ne olacağı değil, nasıl oluşturulacağıdır Arslan: tartışılması gereken asgari ücretin ne olacağı değil, nasıl oluşturulacağıdır

İŞÇİLER, ARTAN VERGİDEN ŞİKAYETÇİ

Mitingde işçiler adına açıklamlarda bulunan bir işçi, maaşlarından kesilen vergilerin yüzde 124 arttığını belirterek şunları söyledi:

“Dünyanın en fazla kâr eden 250 inşaat firmasının 43’ü ülkemizden ve bunların 20’si geçtiğimiz yıl tek bir kuruş vergi vermedi. Birçok işkolundan işçiler burada, kendi emeklerini sömürerek patronların nasıl zenginleştiğini görüyor. Peki biz işçiler, emekçiler? Bizim ücret ve maaşlarımızdan kesilen vergiler ise yüzde 124 arttı. Biz işte sermayenin bu soygun saldırısına karşı direnişi büyütelim diyoruz. İnsanca bir yaşam diyoruz. Hepimiz ay başında kiralarımızı zar zor ödedik. Barınma, eğitim, sağlık, doğal gaz, elektrik, ulaşım en temel insan haklarıdır bunlar. Biz bunların insani ihtiyaç kadarının ücretsiz olması için mücadeleyi büyütelim diyoruz. Bu gerçekleşemez bir hedef mi dediniz? Mesela Cengiz Holding’in 3. havaalanındaki işletmelerinin kiralarının borçları 2043’e ertelendi, o zaman da alınacak mı, meçhul. Yani ‘milletin anasını bellemekle’ ünlenen Cengiz kira vermese olabiliyor, işte biz bu düzene karşı hakkımız olanı almak için bir araya gelelim diyoruz.

SİSTEMDE HAYATTA KALMAYA ÇALIŞIYORUZ

Savaş politikalarından işçi-emekçilere ölüm ve sömürü dışında bir şey çıkmaz diyoruz. Daha geçtiğimiz hafta kredi kartı limiti 100 bin üstü olan herkesten 750 lira savunma sanayiine haraç kesmeyi tartıştılar. Bize bugün reva görülen baştan aşağıya çürümüş bir sistemde hayatta kalmaya çalışmaktır. Rant için, kar için, madenler için doğayı talan edenler, madenlere bizleri gömüp üzerimize toprak atanlar bizden bunu kabul etmemizi istemektedir. Kadınların sokaklarda kafaları kesilirken, kadınlar her gün ‘aile’ adı altında şiddete, tacize, tecavüze uğrarken bu çürümüşlüğe ses çıkartmamamızı istemektedirler. Bu sistem, yeni doğan bebekleri öldürüp üzerlerinden para kazanmayı insan aklına sokan bir pisliktir. Bu çürümenin içerisinde sessiz kalarak, sadece küfrederek, ağlayarak insan kalmak mümkün değildir. Bizim yaşamamız için bu düzenin baştan aşağı yıkılıp bu sefer biz işçiler, kadınlar, halklar, öğrenciler tarafından yeniden kurulması gereklidir.”