EMEK HABER ÖZEL / Komisyon üyesi bir milletvekili yaptığı konuşmada, “burada Bakan olarak bulunan kişi, yeni doğan çetesi yargılamasının bir parçası olmak durumundadır esas itibarıyla. “Parçası olmak” derken ya tanıktır ya sanıktır, anlatabiliyor muyum? Yani buna ben karar vermeyeceğim elbette ki iddia makamı karar verir ama sonuç olarak bilmemek bile -velev ki bilinmiyor olsun bu konu, öyle olmadığını düşünüyoruz, ayrı ama- bir istifa nedenidir esas itibarıyla.” ifadelerini kullanmıştır.
Başka bir milletvekili ise şunları ifade etmiştir: “…Yani yetişkin yoğun bakımlardaki belki hastanelerin kâr oranı biraz daha düşük ama yeni doğanlarda oldukça yüksek. 30 yatağı olan bir hastane aylık 4-5 milyon ciro yapabiliyor ve bu da herkesi heveslendiriyor. Şimdi, burada en önemli mesele şu: İnsanlar açgözlü olabilir, hastaneler açgözlü olabilir, mesele, niye denetlemediniz Sayın Bakan, sizden önceki diğer bakanlar, niye denetlemediniz?
Niye bugünlere geldik? Denetlenmediği apaçık ortada. Bakın, İstanbul merkezde, üçüncü basamak için çok iyi paralar veriliyor ve on günlük bir yatışta 250-300 bin TL civarında para kazanabiliyor bir özel hastane ve en önemlisi de şu: Kamu hastanelerinde yoğun bakım yatakları az, bu sefer özel hastaneler kuruluyor, özel hastanelerin yoğun bakımları açılıyor. Sonrasında ne oluyor? Kamu hastanelerine gidebilecek hastalar gidemiyor ve özel hastanelerde bunu istismar ediyor, işte 112 şoförlerine rüşvetler veriliyor ve özel hastanelere gidiveriyor.
Bugünün hadisesi değil bu, gittikçe arttı, arttı, arttı, bugünlere geldi ve patladı; mesele bu ve siz de İstanbul Sağlık Müdürlüğü yaptınız yıllarca, bunları biliyordunuz, çoğunun üstünü örttünüz ve bu yüzden buradaki tüm milletvekilleri istifa etmeniz gerektiğini söylüyor. Çok haklı bir talep, istifa edin ve bu soruşturma da doğru dürüst bir şekilde yürüsün Sayın Bakan.”
Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu’na eleştiriler bu şekilde devam ediyor. Bundan sonra da devam edeceğe benziyor.
Eleştirinin en kritik kısmı ise olayla ilgili olarak Bakanın ya tanık ya da sanık olacağı yönündeki eleştirilerdir. İşin gerçeği de budur. Mesela soruşturmayı yapan müfettişler bakanın ifadesini nasıl alacaklar? Ya da konu bakana dayanırsa ne olacak? Nasıl objektif davranacaklar? Yani savcılığın soruşturmaya esas iddianamesi müfettiş raporlarına dayanacaktır.
Normal şartlar altında Bakanın İstanbul Sağlık İl Müdürlüğü devam etmiş olsaydı, büyük ihtimalle tedbiren görevden uzaklaştırılması gerekirdi. Çünkü soruşturmanın sağlıklı yürütülebilmesi için buna ihtiyaç olduğu açıktır. Suçu olmayan hiç kimseye elbette suçlu muamelesi yapılamaz. Ancak olayın gerçekleştirildiği bir ilde il müdürü olarak görev yapan bir kişinin görevi başında kalması birçok soru işaretine sebep olacaktır.
Şimdi ise konu daha vahim bir boyuttadır. Dönemin il müdürü şuan bakan koltuğunda oturmaktadır ve soruşturmayı yürüten müfettişlerin amiri konumundadır. Şayet bakanın suçlu olduğu tespit edilirse cezayı kim verecek? Herhalde kendi kendisine ceza vermesi beklenmemelidir.
Sonuç olarak Sağlık Bakanının affedilmesini beklemeden af talebinde bulunarak görevden ayrılması gerekmektedir. İster buna yol kazası isterse iş kazası denilsin. Ortada bir kaza ve büyük bir enkaz var. Sebep olanlara elbette cezası verilecektir ya da böyle bir beklentimiz var. Dolayısıyla Bakanın böyle bir davranış onu küçültmez aksine daha da büyültür. Aksi durumda tartışmalar artarak devam edecek ve iktidar gereksiz bir şekilde yıpranacaktır.