EMEK HABER/ ÖZEL-Türkiye'de sendikalaşma oranı oldukça uzun bir süredir düşük oranlarda seyrediyor. Her işçinin anayasal hakkı olan sendikalaşma, çoğu zaman patron baskısıyla engellenmeye çalışılıyor. İşçilerin haklarının sendikalar tarafından korunmasından rahatsızlık duyan işverenler, baskı ve tehditlerle işçileri sendikalardan istifaya zorluyor, istifa etmedikleri takdirde de işten atmakla tehdit ediyor...

Her bir iş kolunda sendikalaşma oranlarına baktığımızda kimi iş kolunda zaman içerisinde sendikalaşma oranında artış görülürken, kimi iş kolunda ise zamanla düşüş gözlemleniyor. Sendikalaşma oranını son 10 yılda 22, 97'den 14,49'a düşüren İletişim iş kolundaki sendikalara baktığımızda 6 sendikanın barajı aşarak iş kolunda faaliyet gösterdiği görülüyor. Bu sendikaların büyük bir çoğunluğu zaman içerisinde üye kaybetmeye devam ettiği dikkatleri çekiyor. İletişim iş kolundaki sendiakaların son yıllarda yaşadığı üye kayıplarına ilişkin nedenleri, Öz İletişim-İş Sendikası Genel Başkanı Semih Aydıner'e sorduk. Aydıner, sendikalaşmanın önünü tıkayan en temel sebebin sendikal örgütlenmenin önündeki yasal engeller olduğunu belirterek, bu engellerin kaldırılmadan sendikalaşma sorununun çözülemeyeceğini belirtti. Aydıner, aynı zamanda işverenlerin de sendikalar konusundaki olumusuz ön yargılarının bulunduğunu, bunun da sendikalaşma oranın oldukça düşük kalmasına neden olduğunu ifade etti.

TAŞERON İŞÇİ ÇALIŞTIRMAYI TERCİH EDİYORLAR

Aydıner, söz konusu iş kolunda çalışanların yaklaşık 100 bin kişinin çağrı merkezide çalıştığını, 15 bin kişinin ise Ptt taşeron çalışanları olduğunu ve geri kalanlarının da telekomünikasyon sektörü çalışanları olduğunu kaydederek iş kolundaki sorunlardan şöyle bahsetti:

Dahiliye Memurları Kanunu ve Bazı Kanunlardaki değişiklik teklifi neler getiriyor? Dahiliye Memurları Kanunu ve Bazı Kanunlardaki değişiklik teklifi neler getiriyor?

"Bütün telekomünikasyon operatörleri taşeron işçi çalıştırmayı tercih etmektedirler. Taşeron işçileri yaptıkları ihaleler ile anlaşmaya varlıkları şirketler üzerinden çalıştırmaktadırlar. Taşeron ihalelerinde de işçilere verilecek ücretler açık bir şekilde yazılmaktadır. Taşeron şirketler aldıkları ihalelerde işçi ücretleri net bir şekilde belirtildiğinden bu ücretlerin üzerine çıkmamak ve karlarından ödün vermemek adına sendikalar örgütlenmelere sert bir şekilde karşı çıkmaktadırlar. Ayrıca ihaleler genellikle en fazla 2 yıl yapılmakta ve sendikal örgütlenme yapmaya çalışsak bile toplu sözleşme süreçleri tamamlanamadan ihaleler yenilenmekte ve taşeron firmalar değişmekte neticede çalışmalarımız akamete uğramaktadır. Taşeron yapılanması nedeniyle yaşadığımız bu sıkıntılar Ptt ve kamu çağrı merkezlerinde de gerçekleşmektedir. Yine yasal düzenlemeler nedeniyle de yaşadığımız sıkıntılar bulunmaktadır. Bir işyerinde örgütlenme yapıp toplu iş sözleşmesi için yetki aldığımızda işverenler yetkimizi engellemek için dava açmakta ve bu davalar çok uzun yıllar sürmektedir. Dava süresince de toplu iş sözleşmesi yapılamamaktadır. İş kolumuzda taşeronlaşmanın yaygın bir şekilde kullanılması işçi ücretlerinin düşük kalmasına da neden olmaktadır. Operatör işveren ler taşeron sistemini kullanarak kendi bünyelerine,  bordrolarına işçi almamakta bu sayede düşük Ücretlerle işçi çalıştırmaktadırlar. Ayrıca taşeron sistemi ile aracı şirketler kullanıldığında işçilere verilebilecek taşeron patronlarına verilmektedir."

HAK ETTİKLERİ ÜCRETLER ÖDENMİYOR

İş kolunda çalışanların yaşadığı en büyük sorunun fazla mesailerle çalışma koşullarının zorlaştırılmasıyla birlikte hak ettikleri ücreti alamamaları olduğunu belirten Aydiner, "Sektörümüzde yer alan çağrı merkezlerinin özellikleri itibariyle çok fazla işçi giriş çıkışları (turn over) yapılmaktadır. Çağrı merkezi işleri çalışanlar tarafından geçici iş olarak görülmekte bu nedenle de bir süre çalıştıktan sonra başka sektörlere geçmeyi tercih etmektedirler. Çağrı merkezi çalışanları en fazla sendikal örgütlenmeye ihtiyaç duyan işçilerdir. Zira çalışma koşulları çok zor olabilmekte, işveren tarafından sık sık çalışma alanları değiştirilebilmekte, yasal çalışma saatlerine riayet edilmemekte ve hak ettikleri ücretler tam ve düzenli ödenmemektedir. Sendikal örgütlenme ile bu sorunların büyük oranda çözülmesi mümkündür. Ayrıca kamu çağrı merkezi çalışanlarının 696 Sayılı KHK ile  kadroya geçişleri engellenmiştir. Oysa 696 sayılı KHK ile dokuz yüz bin kamu taşeron çalışanı kadroya alınmıştır. Çağrı merkezi çalışanlarının bu KHK da istisna tutulması ile hakları yenmiştir" dedi.

YASAL ENGELLER KALDIRILMADAN SENDİKALAŞMA SORUNU ÇÖZÜLEMEZ

Son dönemde iş kolunda yaşanan üye kayıplarına ilişkin konuşan Aydıner, "Genel itibariyle Türkiye de sendikalaşma oranı yüzde 15. Avrupa ülkelerinde bu oran yüzde 30'ların üzerinde. Ülkemizdeki ve sektörümüzdeki bu oran çok düşük. Sendikal örgütlenmenin önündeki yasal engeller kaldırılmadan bu sorun çözülemez. İşverenlerin de sendikalar konusundaki olumusuz ön yargıları sendikalaşma oranın düşük kalmasına neden olmaktadır. Sendikal örgütlenme işçiye olduğu kadar işverenlere de katkı sağlamaktadır. İşçilerin işyerine olan aidiyetini artırmakta, işyerinde düzeni sağlamakta, işyerini tercih edilir duruma getirmektedir sendikal örgütlenme. Ayrıca kayıt dışı istihdamı engellemekte, makro anlamda devlet dahil her paydaşın ekonomik gelişimine katkı sağlamaktadır" dedi.

EYLEMLER YETKİ ALMAMIZA ENGEL OLDU

Sendikalarında yaşanan üye sayısındaki düşüşe ilişkin değerlendirmelerde bulunan Aydıner, "Geçtiğimiz yıl Türk Telekom A.Ş de sendikal örgütlenme faaliyetlerinde bulunduk. 5000 civarında Telekom işçisi sendikamıza üye oldu. Fakat dönemin bazı bürokratları tarafından bir takım hukuksuz eylemler yetki almamıza engel oldu. Hakkımızı aramak için açtığımız davada süreçlerin 2 yıldan fazla sürmesi, en az 2 yıl daha sürecek hale gelmesi nedeniyle işçilerin daha fazla Toplu İş Sözleşmesi haklarından mahrum kalmaması adına davadan çekilmek durumunda kaldık. Akabinde  de Türk Telekom çalışanları sendikamızdan ayrıldılar. Bu nedenle sayımızda düşüş yaşanmıştır" diye konuştu.